
Türkiye’nin son on yıllarına damga vuran ve binlerce insanın hayatına mal olan silahlı çatışmalarla anılan PKK, tarihin seyrini değiştirecek bir açıklamayla gündemde. DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, düzenlediği basın toplantısında, terör örgütü PKK’nın 11 Temmuz’da Irak’ın Süleymaniye kentinde silah bırakma töreni düzenleyeceğini duyurdu.

Bu açıklama, Abdullah Öcalan’ın 26 yıl aradan sonra ilk kez görüntülü mesaj yayımlaması ve doğrudan örgüte “silahları tamamen bırakma” çağrısı yapmasının ardından geldi. Süreç, kamuoyunda ve siyasette hem umutla hem de temkinli bir mercek altına alınmış durumda.
Doğan, açıklamasında “Tarihi bir eşikteyiz. Öcalan’ın açıklamasında çok net ifadeler var. 1993’te yarım kalan çağrı, bu kez tamamlanabilir” ifadelerini kullandı. DEM Parti, bu sürecin yalnızca bir tanıklık meselesi olmadığını, aynı zamanda siyasi sorumluluk gerektiren bir dönem olduğunu belirterek, eş genel başkanlar ve milletvekillerinden oluşan bir heyetle 11 Temmuz’da Süleymaniye’deki törene katılacaklarını açıkladı. “Bu bir tasfiye değil, bir dönüşüm” diyen Doğan, sürecin siyasi çözüme evirilmesi gerektiğini vurguladı.
Abdullah Öcalan, yayımladığı video mesajda, PKK‘nın silahlı mücadelesinin sona erdiğini ve bu aşamadan sonra demokratik siyaset sürecine geçilmesi gerektiğini belirtti. “Silah değil, siyaset konuşmalı. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanımdır” diyen Öcalan, PKK’nın 12. Fesih Kongresi’ni işaret ederek örgütün resmi olarak sonlandığını ve varlık gerekçesinin sona erdiğini ifade etti. Hazırladığını belirttiği Demokratik Toplum Manifestosu’nu ise sadece Kürt halkı için değil, bölgesel ve küresel toplumlar için de yeni bir başlangıç olarak tanımladı.
Süreç, yalnızca Türkiye içinde değil, bölgesel düzeyde de önemli yansımalar taşıyor. PKK’nın silah bırakma kararı, başta Irak ve Suriye olmak üzere pek çok sınır bölgesinde istikrar ve barış arayışlarını etkileyebilecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor. DEM Parti, bu adımın karşılık bulması için TBMM çatısı altında bir komisyon kurulmasını ve demokratik siyaset zemininde çözüm adımlarının atılmasını talep ediyor.
Ancak bu gelişmeler bazı çevrelerde kuşkuyla karşılanıyor. PKK’nın geçmişte de silah bırakma çağrıları yaptığı fakat bu çağrıların kalıcı barışa dönüşemediği hatırlatılıyor. Özellikle 2013-2015 Çözüm Süreci’nde yaşananlar, kamuoyunun önemli bir bölümünde “temkinli iyimserlik” havası yaratıyor. Sürecin başarıya ulaşabilmesi için yalnızca sözlü açıklamaların değil, somut ve güven verici adımların atılması gerektiği ifade ediliyor.
Hükümet kanadından henüz resmi bir açıklama gelmedi. Ancak siyasi kulislerde, iktidarın bu gelişmeleri yakından takip ettiği ve olası bir barış süreci için kamuoyu tepkisini ölçtüğü belirtiliyor. Özellikle yaklaşan yerel seçimler öncesinde böyle bir sürecin siyasi etkilerinin hesaplandığı ifade ediliyor.
Öte yandan muhalefet partileri de bu sürece dair farklı tutumlar sergiliyor. Kimi partiler silahların bırakılmasını olumlu bir gelişme olarak karşılarken, kimileri ise bu gelişmenin içeriğinin netleşmesi gerektiğini savunuyor. Özellikle Öcalan’ın bireysel özgürlüğüne dair ifadeleri ve bu sürecin siyasi bir pazarlığın parçası olup olmadığı soruları gündemdeki yerini koruyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında 11 Temmuz tarihi, Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı ya da kırılma noktası olabilir. DEM Parti’nin aktif olarak sahada yer alacağı ve PKK’nın silah bırakma törenine tanıklık edeceği açıklaması, yalnızca bir sembolizm değil; aynı zamanda çok boyutlu bir siyasi mesaj taşıyor. Bu sürecin nasıl evrileceği, hem Türkiye içinde hem de bölgesel düzlemde yeni dinamikleri beraberinde getirebilir.
Toplumda barış beklentisi kadar, sürecin samimiyetine dair tereddütler de yoğun. Bu nedenle atılacak her adımın şeffaf, denetlenebilir ve hukuk temelinde olması büyük önem taşıyor. Silahların susması, siyasetin konuşması ve demokratik hukuk düzeninin güçlenmesi için yalnızca bir gün değil, uzun vadeli irade gerekiyor.