
Konya’da bir okulda yaşanan olay Türkiye’yi derinden sarstı. 10 yaşındaki Yusuf Taşkın, sınıf arkadaşı tarafından boğazı sıkıldıktan sonra kaldırıldığı hastanede 45 gün süren yaşam mücadelesini kaybetti.

Aynı ailenin bir diğer çocuğu olan Mustafa Taşkın da geçen yıl okulda hayatını kaybetmişti. Ardı ardına yaşanan iki acı kayıp, akran zorbalığına ve okul güvenliğine dair büyük soru işaretleri doğurdu.
28 Mayıs 2025 tarihinde Konya’nın Selçuklu ilçesi Kosova Mahallesi’nde bulunan Dikilitaş Sahip Ata İlkokulu’nda meydana gelen olayda, 4’üncü sınıf öğrencileri Yusuf Taşkın ve İ.Ç. arasında sınıfta bilinmeyen bir nedenle tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine İ.Ç., Yusuf’un boğazını sıktı. Nefessiz kalan Yusuf yere yığıldı ve öğretmenlerin müdahalesiyle sağlık ekiplerine haber verildi. Yusuf, olay yerine gelen ambulansla hızla Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı.
Yoğun bakımda 45 gün boyunca yaşam savaşı veren minik Yusuf, doktorların tüm çabalarına rağmen 11 Temmuz akşamı hayatını kaybetti. Ölümü, ailesi başta olmak üzere tüm eğitim camiasını yasa boğdu.
Olayın ardından İ.Ç.’nin Konya Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü’nde pedagog eşliğinde ifadesi alındı ve daha sonra ailesine teslim edildi. Olayla ilgili adli süreç devam ediyor.
Aynı aileye ikinci büyük acı: Ağabeyi de okulda can vermişti
Yusuf’un ölümünü daha da trajik kılan ise, ağabeyi Mustafa Taşkın’ın da 15 ay önce benzer şekilde okulda yaşamını yitirmiş olması. 8’inci sınıf öğrencisi olan Mustafa, geçen yıl nisan ayında kantin sırasında bir arkadaşıyla kavga etmiş, araya giren öğretmeni olayın büyümesini engellemişti. Ancak yaşananların ardından fenalaşan Mustafa, kalp ritim bozukluğu nedeniyle hayatını kaybetmişti.
Yusuf ve Mustafa Taşkın kardeşlerin kısa aralıklarla okulda yaşanan olaylar sonucu yaşamlarını yitirmesi, okul güvenliği ve çocuk psikolojisine dair sistemsel açıkları yeniden gündeme getirdi.
Yusuf Taşkın’ın cenazesi bugün Konya’nın Akşehir ilçesine bağlı Altuntaş Mahalle mezarlığında defnedilecek. Acılı aile, çocuklarını art arda kaybetmenin tarifsiz hüznünü yaşarken, kamuoyunda “çocukların güvenliği yeterince sağlanıyor mu?” sorusu bir kez daha yüksek sesle sorulmaya başlandı.