‘GİDİLECEK YERLER LİSTEMDE’
-Bu soru Türkiye’deki hayranlarınızdan geliyor. Bana sürekli “Leonardo DiCaprio, Akdeniz’e açılmayı çok seviyor, Türkiye’ye gelmeyecek mi?” diye soruyorlar. Artık Türkiye’yi ziyaret etme, kristal berraklığındaki suları, zengin kültürü ve tarihi deneyimleme zamanınız gelmedi mi?
– Benicio Del Toro: Türkiye, benim “gidilecek yerler” listemde var.
– Leonardo DiCaprio: Benim de. Benim listemde de var. Hatta birçok arkadaşım yakın zamanda Türkiye’yi ziyaret etti ve inanılmaz vakit geçirdiklerini söylediler. Ben de bir gün mutlaka geleceğim.
-Filme geçersek… Ne kadar müthiş bir kimya! Bu, beyazperdede birlikte ilk çalışmanız oldu değil mi?
– Benicio Del Toro: Los Angeles’ta birçok kez birlikte dışarı çıktık ama beyazperdede birlikte çalışmadık. Evet, Leo ile ilk kez çalıştım.

-Benicio Del Toro ile çalışmak sizin için nasıldı; başka bir ikonla aynı projede yer almak?
– Leonardo DiCaprio: Anında bağ kurduk. Benicio ile sektöre aynı zamanda girdik. Aynı dönemlerde oyunculuğa başladık. Onun kariyerini yıllardır izliyor ve hayranlık duyuyorum. Ve bu rol için düşünülen tek bir kişi vardı, o da Benicio’ydu. Filmin ortasında katıldı ve inanılmaz bir kolaylık sağladı.
BERBAT BİR BABA
-Bu, yönetmen Paul Thomas Anderson ile yaptığınız ilk film. Rolün size cazip gelen yanı neydi? Size “Evet, işte Paul’le çalışacağım film bu olacak” dedirten şey neydi?
– Leonardo DiCaprio: Sanırım karakterin insani yönüydü, garip bir şekilde. İnanılmaz derecede kusurlu bir kahraman ve beklenmedik seçimler vardı. Paul’ün karakterle birlikte yarattığı senaryoyu okur okumaz, bunun daha önce defalarca gördüğümüz bir klişeye doğru gidecekmiş gibi göründüğünü düşündüm. Ama film ilerledikçe karakter de gelişti. Hikâyeyi çok dramatik bir dönüm noktasına kadar getirdik ve sahada gerçek kararlar verdik. Bunlardan biri Benicio’nun girişiydi. O sahne bambaşka bir düzenek üzerine kurulmuştu ama benim karakterimle onun karakteri tamamen farklı bir yöne kaydı. Filmin sonunda da aynı şekilde, karakterin gidişatını mekânlarla beraber organik biçimde takip ettik.

Beni en çok çeken şeylerden biri, geçmişindeki devrimci becerileriyle kendini yeniden ayağa kaldıracak ve nihai kahraman olacak diye düşündüğümüz birinin hikâyesi olmasıydı. Ama aslında onun gerçek kahramanlığı, kızını korumak için durmadan, inatla ilerlemesinde yatıyor. Ayrıca karakterin olağanüstü casusluk becerileri kullanmasını bekliyorsun ama en basitinden bir şifreyi hatırlayamamasını da çok sevdim. Paul’ün yarattığı kusurlu kahraman dinamiği ve harika kurgu… Filmi yapmak inanılmaz keyifliydi. O yolculuğa çıkıp karakteri adım adım keşfetmek harika bir deneyimdi.
-Oyuncu olarak dağınık, pasaklı, rahat, hatta ‘Big Lebowski’ tarzı bir karakteri oynamak daha özgür hissettiriyor mu? Yani o tarz bir adamı oynamak daha mı rahatlatıcı?
– Leonardo DiCaprio: Kesinlikle öyle diyebilirim, evet. Yani dürüst olmak gerekirse, bu karakteri günümüz bağlamında yaratırken The Dude’dan (Big Lebowski) etkilenmediğimi söylesem yalan söylemiş olurum. Ayrıca Al Pacino’nun “Dog Day Afternoon” filmindeki o fanatik tavrı da çok düşündüm. Sevdiği kişiye ulaşmak, onu kurtarmak için hissettiği o saplantılı ihtiyaç…
Filmin başında Bob ve Willa’yı gördüğümüz o hayat kesitini çok sevdim. Sonrasında ütopik, mutlu bir kasaba hikâyesi yok. Tam tersine, kızından tamamen kopmuş bir baba var karşımızda. Farklı bir jenerasyon, aralarında uçurumlar var. Berbat bir baba aslında. Sonra birdenbire kendini kızını kurtarmak için inanılmaz çılgın bir durumun içinde buluyor. İşte bu da senaryonun inceliği.
LEO KAMERA ARKASINDA İNANILMAZ KOMİK
-Leo’nun karakteri yüksek tansiyonlu, kaygı dolu bir ruh. Sizin karakteriniz Sensei ise daha sakin. Bu kontrast ve Leo ile çekim süreci hakkında neler söylemek istersiniz?
– Benicio Del Toro: Leo inanılmaz bir enerji getiriyor, ben de o enerjiyi dans eder gibi karşılayıp kendi çizgimde kaldım. Leo ve Paul’le çalışmak ayrı bir deneyimdi. Çok kısa sürem vardı. Setin ortasında geldim. Onlar çoktan çekimlere başlamıştı. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Ama Leo kamera arkasında inanılmaz komik. Kamera önünde de komik ama set dışında daha eğlenceli bir insan. Paul de kahkahayı çok seviyor. Bu da ortamı çok rahat ve keyifli hale getirdi. Yeni şeyler denemek, risk almak, fikirler ortaya atmak çok kolay oldu. Bazen Paul, “Tamam, bunu duymamış olayım” diyordu ya da başka şeyler söylüyordu. Ama bana bazı şeyleri masaya koymam için alan verdi. Gerçekten çok keyifli ve neşeli bir süreçti. Paul’ün en güzel yanlarından biri bence oyuncunun karakteri yaratım sürecini sevmesi. Oyuncuların yaratım sürecinden gerçekten keyif alıyor ve bu, bir oyuncu için harika bir şey.
PAUL, AUDITION YERİNE YEMEĞE ÇIKARIYOR
-Filmde kızınız ile karakterlerinizi ve aralarındaki ilişki dinamiklerini anlamanızı sağlayan özel bir şey, bir anahtar oldu mu?
– Leonardo DiCaprio: Sanırım biz bu “chemistry read” (kimya okuması) dediğimiz provalarda çokça konuştuk. Ama en başından biliyorduk ki filmin kalbi, Willa’nın (Chase Infiniti) yolculuğu olacaktı. Bu film, onun performansı üzerine kuruluydu ve o da muazzam bir iş çıkardı. Paul’ün ilginç bir yanı, klasik bir audition (seçme) süreci yapmaması. Onun yerine birlikte yemeğe çıkıyorsunuz, oturup sohbet ediyoruz, doğaçlama yapıyoruz. Bence bu provalarda en çok ortaya çıkan şey, baba-kız arasındaki jenerasyon farkı oldu. Elimizde modern dünyadan her açıdan kopmuş bir adam var. Filmin üçte birinde de kızıyla tartışırken buluyoruz onu. O kızını anlamıyor ama aslında birbirlerinden başka kimseleri yok.
YÖNETMEN BU FİLMİ 20 YILDIR DÜŞÜNÜYORDU
-Bu oyuncu kadrosuyla çalışırken yaşadığın en ilginç ve tatmin edici deneyimi, aynı zamanda filmde çalışmanın en zorlayıcı yanını bizimle paylaşır mısın?
– Leonardo DiCaprio: Bence en ilginç ve en tatmin edici olan şey, aramızda kurulan o dostluk, o takım ruhuydu. Hepimiz için söylenebilecek bir şey bu. Daha ilk andan itibaren bir ekip gibi hissettim. Paul’ün sette yarattığı ekosistem, bize verdiği esneklik ve karakterlerimiz üzerinde kurmamıza izin verdiği sahiplik çok özel bir şeydi. Yazar-yönetmenle çalıştığınızda çoğu zaman onların kafasında filmi tam olarak nasıl istediklerine dair katı bir plan vardır. Hele ki Paul gibi bu filmi 20 yıldır düşünen biri için… Ama burada durum öyle değildi.

Paul bekledi; “oyuncular karaktere bürünsün, sonra birlikte akışa kapılalım”. Ayrıca çekim öncesinde yapılan mekân keşifleri ve gerçek meslek sahipleriyle çalışma fırsatımız, dükkân sahipleri, askerler, cezaevi görevlileri, hemşireler filme inanılmaz bir gerçeklik kattı. Bu entegrasyon, filme adeta bir belgesel hissi verdi. Çünkü hem mekânlar hem de o insanlar, hikâyeyi ve karakterlerimizin kim olduklarını çok derinden besledi. Zorlayıcı yanıysa, sanırım bu kadar organik bir süreçte sürekli değişime açık olmak ve kendini akışa bırakmak zorunluluğuydu. Ama işin güzelliği de zaten tam olarak oradaydı.
SİNEMADA İZLENMELİ
-Filmlerinizin çoğu direnç ve insan mücadelesini işliyor. “One Battle After Another” bu temayı nasıl devam ettiriyor ya da sorguluyor?
– Leonardo DiCaprio: Evet, aslında daha önce de bahsettiğim gibi, başta aklımda tipik bir ana karakterin yolculuğuna dair birtakım beklentiler vardı. Ama filmi çekerken bu beklentiler yavaş yavaş eridi. Son haftalara kadar Bob’un asıl kahramanlığının, pes etmeden ileriye gitme çabası olduğunu tam anlamıyla fark etmedim. O sürekli ilerlemeyi, ayakta kalmayı seçiyor. Ve bunun gücünü, özellikle de kızının yanında olma çabasını, onun seçimlerinden nasıl etkilendiğini şimdi daha iyi kavrıyorum.
Sadece devrimci geçmişiyle ilgili yaptıkları değil, aynı zamanda geçmişinin peşini bırakmaması ve bu travmanın artık yeni nesle devredilmesi de çok önemliydi. Paul’ün yazdığı final de bu açıdan çok güzeldi, yeni neslin omuzlarına yüklenen miras ve travmayı güçlü bir şekilde aktarıyordu.

Bir de sorudan bağımsız olarak şunu eklemek istiyorum: Bu film tamamen toplu, sinemasal bir deneyim için yaratıldı. Umarım insanlar sinemada izler. VistaVision formatında çekildi, mekânlar, müzik, ses tasarımıyla birlikte dev ekran için tasarlanmış bir iş. Bugün içerik bolluğunda yaşıyoruz, evet, çok iyi içerikler de var ama bu film gerçekten özgün bir fikir üzerine kurulu. Ve insanların sinema salonunda, başka insanlarla birlikte deneyimlemesi gereken özel bir film.
Benim en büyük dileğim, seyircilerin bunu kalpten benimseyip sinemada izlemeleri.
Şimdiden izleyicisinin dikkatini çeken ve efsane bir oyuncu kadrosuna sahip “Savaş Üstüne Savaş” filminin oyuncuları, Hürriyet köşe yazarı Barbaros Tapan’a özel bir röportaj verdi. “Türkiye listemizde, geleceğiz” diyen Leonardo DiCaprio ve Benicio Del Toro, filmi de değerlendirdi.
Kaynak: CNN Türk